Aytül Erçil

Teknolojiye Kadın Eli Değerse

VİSPERA

Bu video-röportaj
Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı
desteği ile hazırlanmıştır.

Yerli Yeşil Yeni Üretime Adanmış Sıra dışı Örnekler Serisi’nin üçüncü konuğu Vispera’nın kurucu ortağı Prof. Dr. Aytül Erçil. Vispera’nın Türkiye’de rakibi yok. Dünyada ise sadece iki firma ile rekabet ediyor ve küresel pazarda konumunu gittikçe güçlendiriyor
Bu röportajı Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı’nın destekleriyle 24 Ocak 2018 tarihinde gerçekleştirildi. O günden bu yana Vispera etkileyici işlere, rakipsiz üretimlere imza atmaya devam ediyor. Video-röportaj serisini tamamlayabilmemiz çok uzun zaman almış olsa da “Yerli Yeşil Yeni Üretime Adanmış Sıra Dışı Örnekler”in hikâyeleriyle tarihe not düşmüş oluyoruz.

00.12   Robert Koleji, Boğaziçi Üniversitesi Elektrik mühendisliği matematik bölümlerini tamamladıktan sonra Amerika’da Brown Üniversitesi’nde master ve doktora yaptım, uygulamalı matematik konusunda 5 sene Amerika’da, General Motors araştırma laboratuvarında çalıştım ondan sonra Türkiye’ye döndüm. Vatan-Millet-Sakarya diyerekten Boğaziçi Üniversitesi’ne öğretim üyesi olarak döndüm. GM’den sonra ‘ben uygulamalı araştırma yapacağım’ dedim. Türkiye’ye dönünce sanayinin ne tür problemleri var ne çözüm bulabiliriz diye sanayileri gezdim. Orada ilk bir sukutu hayale uğradım; çünkü o zamanlar genelde sanayinin, bizim bir problemimiz yok her şey gayet iyi gidiyor havasında hep yurtdışından ithal etme eğilimi vardı. Türkiye’den başarılı teknolojik bir ürün çıkabileceğine dair güven yoktu. Üniversitelere de güven yoktu üniversite sanayi iş birliği hep konuşulur ama bir türlü hayata geçmesi her zor olan bir şeydir. Geçmesi çok zor olan bir şeydir. Bir eksiklik gördüm yani bir ara şirket olması gerektiğini gördüm çünkü üniversiteler de aslında bizim görevimiz ürün yapmak değil üniversitede biz araştırmasını yaparız, ilk prototipini belki çıkarız ama bunu, sanayinin kullanması için ürün haline gelmesi gerekiyor, 24 saat her türlü koşulda çalışması gerekiyor, desteğinin bakımının verilmesi gerekiyor o yüzden bir ticari şirket olması gerekiyor.

01:22 İki öğrenci ikna ettim, onlarla beraber böyle bir şey yapalım dedik; ama yeni mezunlara da pek güven yoktu o yüzden biraz böyle cebren ve hileyle diyeyim ben de işin içine girmek zorunda kaldım. O dönemlerde Türkiye’de akademisyenlerin ticari faaliyetlerde bulunması çok hoş karşılanmıyordu; o yüzden ben biraz daha geri plandaydım ve şirket pek bir yerlere varamıyordu, daha sonra ben Sabancı Üniversitesi’ne geçtim, Sabancı çok daha girişimci bir üniversite. Biz de destek olalım, biz de parçası olalım dediler ve Vistek Limiteti kapattık. Vistek A.Ş.’yi kurduk Sabancı’nın da ortaklığıyla sonra biraz hızlı büyümeye başladık. Avrupa’da 1 numara, dünyada ilk 3 arasında olan Alman bir şirket bize ortak oldu ve bir müddet sonra da şirketi sattık. Şimdi Vistek’deki Ar-Ge direktörü Ceyhun Burak Akgül ile beraber VİSPERA’yı kurduk.

02:16 İş hayatında ne gibi zorluklarla karşılaştınız?

02:20 Aslında ilk baştaki en büyük zorluğumuz; biz biraz erken başladık doksanlı yılların sonundaydık ve dediğim gibi o zamanlar Türkiye’den dünya çapında bir ürün çıkabileceğine dair güven yoktu. Genelde bizden bir demo istiyorlardı, fizibilitesini görüp fiyatımızı alıp yurt dışında pazarlığa kullanıyorlardı; yani ücretsiz danışmanlık yapmamız bekleniyordu ve yurt dışındakilerden daha iyi bile olsak fiyatımızın yarısı kadar olmasını bekliyorlardı. Halbuki bizim girdi maliyetlerimiz çok daha yüksek mesela kameralar vs Türkiye’de işte KDV, ÖTV, vergi, gümrük gibi yurtdışındaki rakiplerimizin iki katı maliyetle ürünleri burada alıyoruz; ama ona rağmen yarısı kadar bir fiyat bekliyorlardı en büyük zorluğumuz buydu. Yani güven yoktu, Türkiye’den çok fazla başarı örnekleri çıkmadığı için yurt dışında da çok güven yoktu artı kendi ülkende satamıyorsan yurtdışına nasıl satacaksın.

03:16 onun dışında akademisyen olmanın tabii zorlukları var çünkü akademisyenlerin değerlendirilme kıtaları siz de çok iyi bilirsiniz, yaptığınız makaleler, yayınlar vs diğer faaliyetler hiçbir üniversitede sanayi iş birliği vs gibi konular, hiçbir şekilde değerlendirme kriterleri arasına en azından o dönemlerde girmiyordu. Artı hocalarının şirketleşmesine kötü gözle bakılıyordu onun için ben en yakınıma bile şirketim var demiyordum ve çok fazla vakit harcamıyordum yani daha çok üniversiteye vakit harcıyordum, şirkete sadece bir danışman gibi haftada 1-2 saat vakit harcıyordum onun dışında o dönemlerde hiç yatırımcıyı yoktu, melek yatırım ağları, risk sermayesi, firmaları vs gibi o yüzden finansmana erişimde çok ciddi zorluklar vardı. Birtakım önyargılar hâlâ var, birtakım istatistikler var mesela yatırımcılara sunum yaptığınızda aynı sunumu bir kadın yaptığında veya bir erkek yaptığında erkeklerin yaptığı sonumdaki aynı proje fikri olmasına rağmen desteklenme yüzdesinin çok daha yüksek olduğu gibi istatistikler var. Türkiye’de ben çok fazla negatiflik ile karşılaşmadım çünkü akademisyenliğin getirdiği belli bir saygı var; ama mesela bir örnek vereyim genelde işe herkesten bir iki saat erken gelirim bir sabah 8’de telefon geldi; teknik bir konuda destek istiyorum dedi. ‘Buyurun ben yardımcı olayım’ dedim, ‘Teknik bir konuda destek istiyorum’ dedi. Gayet sinirli bir şekilde, ben bozmadan ‘buyurun ben yardımcı olayım’ dedim sordu; sorusunu cevabını verdim, böyle bir sessizlik ve çat diye telefonu kapattı. Bir kadının teknik biri olabileceğine dair toplumda bir güven, inanç yok, bize şaşırıyorlar. Benim kartvizitimi CEO diye gördüklerinde çok şaşkın tepkiler aldım, yurtdışında da aynı şekilde aslında ama bu değişiyor olumlu yönde gelişiyor diyelim. Bilgisayar konusunda birçok yine istatistik var ki kadın yazılımcıların kodları daha iyi, daha güvenli vs. ama çok az sayıda tabii maalesef.

05:32 Görüntü işleme teknolojisi nedir?

05:37 Görüntü işleme teknolojisi, insan gözü ve beynin yaptığı işi bilgisayarlara yaptırmak; gözümüz bir yere baktığında görüntüyü alıyor, bunu beyne iletiyor, beyinde çeşitli algoritmalar sayesinde bu görüntüyü işleyerek bir sonuca vardırıyor. Bizim yaptığımız işlerde insan gözünün yerini kameraların aldığı görüntüyü analiz edecek yazılımları gerçekleştirmek, yani beynimizin yaptığı fonksiyonu yerine getirecek sistemler yapmak aslında her alanda uygulaması var.  Örneğin tarımda, mesela Avustralya’da şu an traktörlerin üzerine konan kameralarla portakalları elmaları vs robot kollar yardımıyla toplama olabilir, kalite kontrol otomasyonu, üretim otomasyonu en fazla uygulamanın olduğu alan bizim de mesela eski şirkette yaptığımız çalışmalar vardı. İşte incirlerde aflatoksinli incirleri ayıklayan bir makine yapmıştık, zeytin ya da yeşil zeytin, siyah zeytin ayıklayan veya işte bardak kalite kontrol sistemi gibi her türlü üretim ortamında üretim faaliyetlerinin otomatikleştirilmesi ve kontrolü onun dışında mesela bizim arkeoloji konusunda projemiz vardı üniversitede bu kazılarda bulunan binlerce parçayı birleştirmek yani puzzle problemini çözmek ve bir arkeolojik kazı 30-40 yıl sürebiliyor bunu bilgisayarların otomatik yapması konusunda bir çalışma veya yine başka bir çalışma alzheimerlı hastaların davranışlarını takip etmek ve ona göre ilaç dozunun ayarlanması, hastalığın ilerleyişini fark edip ona göre doktorun ilaç dozunu ayarlaması konusunda bir çalışma vardı. MR görüntülerinin analizi, beyindeki tümörlerin tespiti aklınıza gelebilecek insan gözünün yaptığı her şeyi bilgisayar ortamında yapmak. Biz VİSPERA’da yaptığımızda aslında bu görüntü işleme teknolojisini perakende alanında kullanmak bu mağazalardaki rafların takip edilmesi, ürün rafta yoksa satılamıyor, bu stoku tükenmiş ürünün takip edilmesi veya rafta ürünün nerede olacağına dair yapılan birtakım çalışmalar var plan organı diyorlar onun doğru uygulanıp uygulanmadığı gibi problemlerin çözümüne yönelik çalışıyoruz.

07:54 Türkiye ve özel olarak VİSPERA görüntü işleme teknolojisinde nerede konumlanıyor?

07:59   Türkiye aslında ilginç bir şekilde görüntü işleme teknolojisinde oldukça iyi bir noktada. En azından bu konuda yetişen araştırmacılar açısından. Mesela bizim organize ettiğimiz bir SİU diye bir konferans var sinyal işleme uygulamaları on yıl önce bu konferansa katılan kişiler 50 ile 100 kişi arasındayken şimdi 700 kişiye çıktı. Yani 700 tane araştırmacı var en azından bunların bir kısmı yurt dışına gidiyor; akademik hayatta kalıyor ama şirket sayısı çok az. Şirketleşme bir türlü olamıyor; nedense o yüzden Türkiye’de aslında beyin gücü olarak çok ciddi bir potansiyel var ama bu ticarileşme açısından çok zayıf durumda.

08:41   VİSPERA’nın Türkiye’de değil ama dünyada iki tane rakibi var; bunlarla aslında birebir karşılaştırma yapamamış olmamıza rağmen müşterilerden gelen geri beslemelerle bizim teknolojik olarak daha iyi olduğumuzu düşünüyoruz çünkü örneğin dondurma kabinlerinin kontrolü tepeden bakılan kabinlerde bizim dışımızda bir çözüm yok. Orada da dünya çapında bir patent başvurumuz var; diğer bazı müşterilerden gelen geri beslemelerle de bizim performansımızın rakiplerden daha iyi olduğunu düşünüyoruz. Genel görüntü işleme, yapay zekâ ve makine öğrenmesi konuları son yıllarda inanılmaz bir büyüme artışı gösterdi. Eksponansiyel büyüyor bu derin öğrenme dediğimiz deep learning teknolojisiyle beraber gerçekten her yıl binlerce firma çıkmaya başladı dünya çapında ve yatırım açısından da mesela 2012’den beri 15- 20 milyar dolar yatırım sadece bu konuda yapıldı; görüntü işleme ve yapay zekâ teknolojileri patlama aşamasında şu an bütün dünyada. Bizim işe yönelik baktığımızda şu an bu diğer bahsettiğim firmalarda yeni aslında bizden bir iki sene önce o yüzden çok ciddi bir potansiyel var yani benim hesapladığım yılda 30-40 milyar dolarlık bir potansiyel var dünyada ve bunun çok azı şu anda hayata geçirilmiş durumda. Bu yüzden geleceğinin çok parlak olduğunu düşünüyoruz.

10:11 Görüntü işleme teknolojisinin en çok uyguladığı sektörler hangileri?

10:17   Şu an hali hazırda imalat sanayi, aslında görüntü işleme teknolojisinin en çok uygulandığı alan. İmalat sanayinde ortam çok daha kısıtlı işte üretim hattında etrafını kapaya biliyorsunuz ışık şartlarını sınırlandırabiliyorsunuz o yüzden orada daha erken safhalarında başarı elde edilmiş ve orda daha hızlı büyümüş. İmalatta aslında Türkiye’de fazla yok ama dünyada binlerce şirket var ve gerçekten çok ciddi rekabet var, çok iyi çalışan çözümler de var ülkede çok ciddi potansiyel var ihtiyaç da var ama bu ihtiyacı karşılayacak çok az sayıda firmalar var. Arz çok kısıtlı ve talep tarafında da aslında güven hala olmadığı için böyle birtakım firmalar çıksa bile onların iş alması çok kolay olmuyor; genelde uluslararası büyük firmalarda çalışmayı tercih ediyorlar hâlâ o yüzden de arz kısıtlı oluyor çünkü çıkan firmalarda çok fazla iş yapamadıkları için batabiliyorlar.

11:17   Görüntü işleme teknolojisi savunma sanayi için de kullanılabiliyor mu?

11:25   Savunma sanayi aslında görüntü işleme teknolojilerinin en fazla kullanıldığı alanlardan biri Türkiye’de de bu konuda çalışmalar var; ASELSAN’da, Roketsan’da. Amerika’da aslında bu teknolojinin gelişmesi Savunma Sanayi’nden başladı. Savunma sanayinde yapılan çalışmalardan sonra diğer firmalarla ticari hayata geçti ama genelde bu çalışmaların başladığı alan savunma sanayi zaten biz tabii şu an perakende sektörüne odaklandık. Yani bizim mevcut firmamız olarak başka yerlere de pek bakmıyoruz fokuslandık; ama o konuda da çok ciddi potansiyel var uygulamalar var. Bir başka alanda insansız araç o konuda da yine görüntü işlemenin çok fazla katkısı var ve Türkiye’de de bu konuda ilgi başladı. Bir takım otomotiv firmaları bu konuda çalışmalara başladı ve üniversiteler de öyle, bu konuda ciddi bir uyanış olmaya başladı. Türkiye’de beyin gücü çok güçlü olduğu için ve bu yapay zekâ konuları da asla çok fazla donanıma ihtiyaç olmadığı sadece beyin gücü ihtiyacı olduğu için Türkiye açısından çok önemli bir potansiyel ve ben bu konuda ciddi atılımlar olacağını düşünüyorum.

12:35 VİSPERA Dünya’da nerelerde faaliyet gösteriyor?

12:40 Şu an biz İsrail’de, Irak, Nijerya, Kazakistan da daha uzaklarda Polonya ve Amerika’da projeler yapıyoruz, bunun dışında birtakım firmalarla global anlaşmalar yapmaya başladık onlar aracılığıyla bütün dünyaya açılmaya çalışıyoruz. Son yıllarda gerek devlet tarafından gerek özel sektörde aslında bunun önemi fark edildi; çünkü katma değeri yüksek bir şey ürettiğiniz zaman bunun hem ülkeye hem firmaya getirisi çok daha yüksek oluyor. O yüzden destekler biraz artmaya başladı gerek devlet tarafından gerekse bu yatırım firmaları gittikçe kurulmaya başladı. Bu tür destekler arttıkça aslında yeni yeni start-uplar çıkıyor ve bu konudaki teorik olan potansiyel hayata geçecek, geçtiğini de görüyorum. Beyin gücü zaten vardı ama bunların bir finansmanla desteklenmesi ve organize olması önemliydi yani girişimciliğe verilen önemin artmasıyla ben geleceğinin çok parlak olacağını ümit ediyorum.

13:52 Sizce yerlileşmenin ilk adımı nedir?

13:57 Eğitim sistemimiz aslında hep ezbere dayalıydı ve işte başıma icat çıkartma vs gibi şeylerle hayal kurmak, icat yapmak çok desteklenen bir şey değildi, bu son yıllarda değişmeye başladı. Girişimciliğe verilen teşviklerle değişmeye başladı. Ben birçok üniversiteden davet alıyorum, konuşma veriyorum bir seferinde çok hoşuma giden bir olay olmuştu. Bir genç kızımız bana bir mesaj attı sonradan, ‘Ben taşradan mutaassıp bir aileden gelen biri olarak hiç hayal kurmadım, bugüne kadar çünkü hayallerimi gerçekleştirmeyi düşünmüyordum dün gece ilk defa hayal kurdum, teşekkür ederim’ dedi. Başarı örneklerinin olmaması da aslında hayal kurmamıza engel olan bir şey, başarı örnekleri arttıkça bunlar da gelişecektir diye düşünüyorum. Ben Türk gencinin aslında hayallerini kurup buna sahip çıkıp peşinden koşarsa yapamayacağı bir şey olduğunu düşünmüyorum. Çünkü birçok uluslararası projede yer aldım ve hepsinde ilk üç arasındaydık yani 10-15 ülkeden insanların olduğu projelerde Türkler hep en başarılı üç ülke arasındaydı; insanımızda bu potansiyel gerçekten var. Ve öğrencilerime bakıyorum yurt dışında Amerika’da en iyi okullarda en başarılı öğrenciler arasında oluyorlar. Bizim problem çözme yeteneğimiz çok yüksek, çünkü hep hayatımız boyunca problemlerle mücadele ettiğimiz için, her günümüz bir problem çözmeyle geçtiği için problem çözmeye çok alışık bir beyin yapımız var.

15:26 Bizde bu pratik düşünme güdüsü çok fazla; o yüzden ben aslında insanımızın çok ciddi potansiyeli olduğunu düşünüyorum ama işte onları bir proje etrafında toplamak ve destek vermek gerekiyor, eksik olan tarafımız o.

15:43 İş ve yaşam felsefenizi paylaşır mısınız?

 15:47 Biz VİSPERA’yı kurarken aslında mottomuz; Play full and purposely…. Benim de yaşam felsefemi güzel özetleyen bir felsefe aslında hedefe yönelik belli bir amaca yönelik de çalışmak ama bunu eğlenerek yapmak bunun da yolu yaptığın işi sevmek, sevdiğin işi yapmaktan geçiyor çünkü o zaman 9’dan 5’e bir iş olarak değil hayatınızın bir parçası olarak görüyorsunuz. İsteyerek, severek sabahın 7’sinde gelebiliyorsunuz veya gece 12’ye kadar çalışabiliyorsunuz o yüzden sevdiğin işi yap yaptığın işi sev.

16:28 Yerli Yeşil Yeni projesi beni çok heyecanlandıran bir proje oldu. Çünkü demin de bahsettiğim gibi yerliye güvenimiz çok az bunun değiştirilmesi lazım. Yerli yapılan bir şey kötü değil genelde bizde bir yabancı hayranlığı var, yabancı olan bir şey mutlaka daha iyidir diye düşünülüyor bu kesinlikle doğru değil. Bunu işte bu örnekler ile ortaya koymak. Yerlinin de başarılı olabileceğini göstermek önemli. Yeşile, özellikle gençler arasında bir farkındalık, bilinç var ve yenilikler, yenilikleri göstermek, yeniliklere açık olmak, yani bu üç kavramın bir araya gelmesi gerçekten heyecan vereceği, sonuçlarını heyecan ve merakla bekliyoruz.

Yerli Yeşil Yeni

Bir gelecek hayaliyle

İletişim

Merkez Ofis

Dumlupınar Mah. Süleyman Gönçer Cad. ATSO İş Merkezi
No:8 K:5 D:13 Afyonkarahisar
 

AFYON

E: afyon@yerliyesilyeni.org

 

ANKARA

E: ankara@yerliyesilyeni.org
 

İSTANBUL

E: istanbul@yerliyesilyeni.org